6 Ocak 2011 Perşembe

SABANCI POLİS EVİ - BEYLERBEYİ


Öğretmenevi, Polis evi gibi sosyal tesisleri pek bilmem. Daha önce de hiç uğramadım. Fakat geçtiğimiz günlerde Beylerbeyi'ne uğradığımda kız arkadaşımın tavsiyesi üzerine öğle yemeğimizi Polis Evi'nde yemeye karar verdik.

Beylerbeyi Polis evi, hemen sahilde gerçekten harika bir boğaz manzarasına sahip. Mekan çok büyük ve gösterişli. Duyduğum kadarıyla diğer sosyal tesislere hiç benzemiyor. Sabancı Vakfı'na bağlı olan Polis Evi dolayısıyla fiyatlarıyla dikkat çekiyor. Servis, garsonlar, hijyen muntazam. Mutfağı aranılan mutfak türlerinden. Aradığınız her şeyi bulmanız mümkün. Dilerseniz yemeğinizin yanında şarap, bira gibi alkollü içecekleri de tercih edebilirsiniz.

Fiyatlara gelelim hemen. Fiyatlar böyle bir manzaraya ve böyle bir restauranta göre inanılmaz derecede uygun. Verdiğimiz siparişlerden hareketle gidelim. İki kiş bir tavuk schnitzel bir de kuzu şiş siparişi verdik. Schnitzel 8 TL. Ama tavuğun boyu bir tabak kadar. Hayatımda gördüğüm en büyük ve dolu schnitzel servisi. Kuzu şiş de aynı şekilde. Çok leziz ve tabağı da dolu dolu. Onun fiyatı ise 12 TL. Bira ise 6 TL. Fiyatlar bu şekilde.

Biraz da ortamdan bahsedelim. Genelde 12-1 arası burası Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü'nden gelen kızlarla dolup taşıyormuş. Biz 1.30'dan sonra mekana geldik. Kaçırdık :) Bu saatten sonra ise mekan yine kadınların. Ama yaş ortalaması biraz yüksek. Biraz değil fazlasıyla... hepsi babanem... Kalabalık gruplar halinde hem denizin hem de uygun fiyatların tadını çıkarmaya gelmişler. Ne varsa götürüyorlar.

Bu arada mekanın girişinde ve her yerinde fotoğraf ve video çekmek yasaktır diyor ama garsonların asıl görevi neredeyse fotoğraf çekmek. O konuda bir sıkıntı yok.

Son not çok önemli. Buraya şu ana kadar herkes girebiliyordu. Kapıda x-ray cihazından geçip hemen restauranta giriş yapabiliyordunuz. Fakat kapıda okuduğum not beni üzdü. Uyarıya göre 15 Ocak'tan itibaren buraya giriş misafir kartıyla olacak eğer emniyet mensubu değilseniz. misafir giriş kartı almak için buraya başvuracaksınız, yıllık 50 TL'lik aidatla kartınız çıkacak ve siz de buraya ne kadar isterseniz gelebileceksiniz.

Polis Evi'nden notlar bu kadar. Beylerbeyi'nde ve civarında oturanlar 50 TL verip burayı mesken tutmalılar. Yemekler, servis, fiyatlar ve en önemlisi manzara şahane. Aynı zamanda burada hafta sonu brunch keyfi de yaşayabilirsiniz. Onun fiyatı da sanırım 15 TL.

Benden bu kadar. Saygılar efendim.

TİMOTHY'S CAFE - BEYLERBEYİ


Bebek'in keşmekeşinden uzakta, Ortaköy'in trafiğinden çok daha uzakta yine bir deniz kenarı, yine leziz bir kahve, sessizlik, sevimli kedilerin cilveleşmelerini izlediğiniz, uzaklara dalıp gidebileceğiniz, samimi bir sohbet yapabileceğiniz bir yere götürüyorum şimdi sizi. Beylerbeyi'ne gidiyoruz.

Üsküdar'dan otomobille hemen 5 dakika uzaklıkta bulunan Beylerbeyi sahil açısından çok sessiz ve bir o kadar da leziz, enfes bir görümüze sahip. Ben sessizlik aramak için Marmaris'e taşınma yolları ararken burası beni bir sahil kasabası edasında karşıladı.

Sahilde yürürken soğuktan bulduğum bir cafeye rastgele bir giriş yaptık ve huzuru bulduk. Mekana saat 1'de gitmenin verdiği sessizlik mi bilemem ama Timothy'e hayran kaldım gerçekten.

Çok duygusala bağlamadan hemen özelliklere geçelim. Dışarıda sigara içebileceğiniz bir bölümü var. Isıtıcılar sizi rahat tutacaktır. İçeride dilerseniz rahat, geniş koltuklarda isterseniz kalabalık bir grupla masada oturabilirsiniz.

Timothy Organic Cafe şeklinde hizmet veriyor. Kahve öncelikli, çay servisi de bulunmakta. Kahvelerin fiyatları uygun. Çeşit çeşit kahveden ben Guatemala Santa Barbara, kız arkadaşım ise French Vanilla denedi. İkimiz de fazlasıyla memnun kaldık.

Şarkılar ise sizi öyle bir rahatlatıyor ve aynı zamanda enerji veriyor ki...

İnanın para filan almadım Timothy's den. Ben buraya hayran kaldım. Akşamüstü nasıl olur, hafta sonu nasıl olur bilmiyorum ama ben ne zaman deniz süzülüşünü izlemek istesem, ne zaman sakin bir kafayla İstanbul'da yaşamayı unutmak istesem soluğu burada alacağım.

Mutlaka gidin.

NOT: Timothy's Cafe bir zincir. Aynı Starbucks gibi... Fakat kendine özgü, hala dejinere olmamış, duyguları körelmemiş...

Saygılar

5 Ocak 2011 Çarşamba

ADANA YÜZEVLER RESTAURANT - MASLAK

Adana Yüzevler Restaurant İstanbul'un en ünlü kebapçılarından. Etiler ve Göztepe'nin ardından Maslak'ta da hizmet veriyorlar. Sitelerinden ne kadar ünlü olduklarını anlayabilirsiniz. Sahibi de Bedri Usta. Daha önce Dönerci Bedri Usta yazımdan sonra benimle iletişime geçmiş ve eleştirilerimizi dikkate almıştı.

Bir iş yemeği için Adana Yüzevler'deyim. Aslında bir iş yemeği değil bir moral yemeği desek daha doğru olacak. İşe dönmek zorunda olduğumdan dolayı 3 duble rakıyı hızlı hızlı atıp aceleyle geri dönünce neyin nasıl olduğunu pek hissedemedim.

Masayı dolduruyorlar. Türklerin en önem verdiği şey hizmet burada üst seviyede. İki katı var. alt katta sigara içebiliyorsunuz kapalı mekanda sıkıntı yok. Ayrıca burada alkol de var. O da güzel. Farklılık katıyor içki ruhsatının azalmaya başladığı bu yıllarda.

Fakat bir Egeli olarak bende kebap gurmeliği maalesef yok. Henüz...

Bu sebeptendir ki ya şu ana kadar ben kötü kebap yiyordum ya da Adana Yüzevler'in bu kebabını beğenmemiştim. Bunu ikinci kez gidince daha iyi sizlere aktarabilirim.

Onun yanı sıra kebaplardan sonra gelen tatlılardan irmik helvası ve yanında gelen dondurma çok başarılı. Servis de iyi. Hatta büyük masaları Bedri Usta gelip selamlıyor bile... Bu yazıdan sonra da Bedri Usta'dan bir geri dönüş bekliyorum. Biliyorum, internetten gelen yorumlara duyarlıdır. Ara sorar sağolsun :)

Saygılar

4 Ocak 2011 Salı

MEŞHUR KİREÇBURCU MİDYE&BALIK EVİ - KİREÇBURNU

Ege sahillerinde yediğim midyelerin keyfine yakın bir yer keşfettim bir İstanbul sahil şeridinde. İstanbul'da adına midye tava denen, midye dolma denen o yiyeceklerin üstüne burada yediklerim bir anda Ege'nin şirin sahil kasabalarını hatırlattı bana.

"İstanbul'da en iyi midye, midye dolma nerede yenir?" sorusuna çok gezen biri olarak aldığım en yakın cevap burası. Kireçburnu'nda! Meşhur Kireçburnu Midye&Balık evi. Kireçburnu sahilde yer alan bu mekan hemen Kireçburnu Fırını'nın yanını mesken tutmuş, küçük, şirin ve kendine has tarzı olan bir mekan. Anlaşılan buraya bilen geliyor.

5 kişilik bir arkadaş ekibiyle otopark sıkıntısı yaşamadan oturduğumuz mekanda aynı zamanda bira da size eşlik edebiliyor. Bu mekanda şahsım adına midye tavayı, kalamarı, balık ekmeki deneme zorunluluğu buldum kendimde. Damak zevkine güvenen 5 kişilik ekibin tamamının ortak kanısı İstanbul'un en iyi midye tavasını yaptıkları yönünde oluştu. Her ne kadar sos alışık olduğumuzun dışında biraz yoğun olsa da midye tavanın lezzeti onun üstünü örttü. Fiyatlar da gayet makul.

Gelelim midye tava dışında yiyebileceklerinize... Kalamar söylemeyin. Çünkü kalamarlar hazır. Markası da Superfresh. Bu konuda hataya düştük ama hazır olduğunu masaya geldikten sonra öğrendik. Böyle mekanlarda ekmek çok önemlidir. Ekmekler bir tane daha yedirici türden. Balık ekmek fena değil. Ama midye tava olmazsa olmaz. Adamlar da zaten kalamalarda, balıkta değil midye tavada iddialılar.

İstanbul'un en iyi midyesini burası yapıyor kuşkusuz. Bana Kireçburnu nerede diye sormayın. Ortaköy'den sahil şeridini takip edin. Tarabya'yı geçin. Set Balıkı geçtikten sonra yavaşlayıp solunuza bir bakın. Mekanın önüne de arabanızı park edin. Daha ne diyeyim?

Saygılar efendim...

NOT: MEKANDAN FOTOĞRAFLARI EN YAKIN ZAMANDA YÜKLEYECEĞİM...

3 Ocak 2011 Pazartesi

TERAS CAFE - ÜSKÜDAR

En son Erzurum'da böyle dakikalar geçirmiştim, yıllar sonra Üsküdar'da... Erzurum'da rock barlarda takılıp maalesef çay, kahve, portakal suyu eşliğinde şarkılarla dalıyorduk rüyalara. Elimizden bir şey gelmiyordu. Evde demlenip gitmek her zaman da çözüm değildi.

Sevgilimle kalan 30 dakikamızı değerlendirmek ve biraz da ısınmak için kendimizi attık bir yere, bilmeden. Burası Üsküdar çarşıda, balık pazarında. Üsküdar çarşıdaki Dockers'ın üst katı.

Uzun süreden beri internet cafe görmemiş biri olarak ilk katta yer alan Net cafe beni bir hayli şaşırttı. Her masanın üzerinde laptop bilgisayarlar, wireless keyfi, yarı fiyatına çay, kahve, kola.

Neyse, geçtik bir üst katta yer alan canlı müzik ve nargile mekanına... Teras Cafe genellikle lise gençliğine hitap eden bir yer. Tüm masalar dersane çıkışında toplanan liseli aşıklarla dolu. Onların olduğu yerde de slow müzikler üzerine kurulu canlı müzik olmazsa olmaz tabii. Müzisyenin sesi fena değil. Mekana göre güzel söylüyor. Fakat mekan, özellikle ilk katı fazlasıyla düzensiz ve her şey göz önünde. Ortalıkta bomboş dolaplar, farklı bakan garsonlar ve bir müdür odası. O odada yazan yazı ise akıllara durgunluk verici cinsten, hayatımda ilk defa gördüklerimden. "Mekan 12'de açılmaktadır. Bu saatten sonra gelen garsonlara cezai işlem uygulanacaktır". Bu yazı aleni ve bold harflerle yazılmış.

Teras Cafe ilgin. Bir daha gider miyim? Gitmem. Hayat felsefeme, tarzıma aykırı. Ama liseliler size sesleniyorum özellikle Üsküdar'da yaşayan ve çalışanlara... İçkisiz canlı müzik dinlemek yanında bir de sigaradan bir nefes çekmek istiyorsanız burası sizin için ideal. Fiyatlar da ucuz. Ben bir kahve bir de bitki çayına 5 TL ödedim, üstüne canlı müzik keyfi de cabası :))

Saygılar...