20 Şubat 2010 Cumartesi

AP(ART) MAN PARTY, ZERO, TAKSİM


Her ortama ayak uydurabilmemiz en büyük özelliğimiz. Gerektiğinde bir salon erkeği gerektiğinde rock partisinde bir alter (!), gerektiğinde barda tek başına elinde bir viski kadehiyle takılan avcı olabilirim. Günlerden Cuma. Davetiyeler önceden geldi. Moda, reklam, medya dünyasının genç alternatiflerini buluşturan bir apartman partisi. Hatta Ap (art) man. Apartmanın en üst katında bir sergi. Ne sergisi olduğunu anlamak güç. Apartmanda mazot, tiner, vodka, parfüm… Aradığınız her kokuyu bulmak mümkün. Karanlıklar içinde loş ışıklar, çok tarz kızlar, garip erkekler, lezbiyenler, biseksüeller. Ne isterseniz. Gördüğüm en garip, en tarz parti. Avrupalı oluyoruz. Artık konsept değişti. Apartman partileri başladı. Dilediğiniz gibi merdivenlerde sevişebilirsiniz, nasıl olsa herkes rahat. Kimse bakmıyor. Tamam da 4 duvar arasında ne yaparsanız yapın kardeşim ama önümde Fransız öpücüğü yapmayın be canım. Yok yok, yanlış anlamayın. Kızlar değil, sakallı sakallı erkekler. Beni deli ediyor…

Parti şöyle: Düzenleyen Zero adlı bir dergi. İtalyan dergisi. Parti de Tünel’de 235 nolu apartmanda, (Özel bilgi: Apartman İtalyan hükümetine aitmiş) sponsorlar Absolute Vodka, Alfa Romeo (İçeriye sadece bir araba koymuşlar), Kent (Kasadaki samanlar içinde yüzlerce Kent sigara. Light bu arada), Burn (bidonlar içinde yüzlerce soğuk enerji içeceği)… Tarz tamamen farklı. Tuvaletler çok farklı (Çişimin gelmemesi için dua ettim Tanrı’ya).

Kürk ile gezen erkekler, moda olan siyah kemik çerçeve gözlükler, deri pantolonlar, rahat saç modelleri. İstanbul’un genç entelektüellerinin hepsi burada. Bir de partinin in’lerini out’larını yazalım. Deri Ceket ‘in’, gömlek ‘aut’, jöle ‘out’ mat ‘in’, öpüşmek ‘out’ sevişmek ‘in’. Bira ‘out’ vodka ‘in’, tüm dergilerin partileri ‘out, Zero partisi ‘in’…

Reklamcılardan tam not aldı ‘Zero’ partisi. Avrupalı olmaya başlıyoruz anlaşılan. Bu İstanbul çok değişti çok. Ben de tarihe tanıklık ediyorum. Daha yazılacak çok şey var ama başka bir Zero Partisi’ne.

Bu yazıya denk gelip okuyan Zero yöneticileri olursa, partiden fotoğraf, video gibi görselleri göndermelerini rica ederim. Avrupa’ya parti nasıl olur göstermek amacıyla… ahmetsivasli@gmail. Bu adres yeter.

Saygılar
İletişim: herkesoraya@gmail.com

HD İSKENDER, METROCİTY, LEVENT


Bakın, her yemeğin bir ruhu vardır. Hamburger’i bir alışveriş merkezinde yiyebilirsiniz ama bir kebap ne kadar leziz olursa olsun size o ışıkların ve o ortamın içinde aynı hazzı vermez. Alışveriş merkezinde pizza yiyebilirsiniz ama İskender olmaz. Ben derim ki “İskenderin tadı o devasa döneri görmekle, kokusuna dayanamamakla başlar” Burası Metrocity’nin içinde bir İskenderci. HD İskender. Sadece alışveriş merkezlerinde olan, dışarıda bir şubesini göremediğiniz HD İskender Burger King’in karşısına kurulmuş, hızı ve duble iskenderi 13.5 TL fiyatla satmasıyla övünen bir yer. Evet, hızlı. Evet, uygun. Mu? Çok da uygun değil aslında. Dışarıda da aynı fiyata yiyebiliriz. Zaten duble yemeyin. Ne gerek var? Her şeyi tadında bırakın biraz da. O İskenderi yiyip alışverişe çıkacağınızı mı zannediyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Bazı yemekleri özünde, yenmesi gereken yerde tüketin. Zevkini yaşayın. Madem alışveriş sonrası veya öncesi bir yemek yemek ihtiyacı duyuyorsunuz fast foodcular sizi bekliyor. Gidin Mc’Donalds’a, gidin Burger’a. Gidin o pizzacılara. Ama kültürümüzden örneklere saygı gösterip yerinde yiyin. Yemek her ne kadar ihtiyaç olsa da bir zevktir. Pek bir alakası yok ama ‘Zevkin veresiyesi olmaz’ bu arada. Saygılar…

Ha bu arada. Pizzayı sınırsız verip koladan geçirmek pizzacıların bir stratejisidir. İskendercileri de ele geçirdiler. Bravo size. Aferin…

MANHATTAN NEWYORK CAFE - MASLAK



Dev iş kulelerin arasında, ağaçlar altında kalmış bir yer. Ananemi hatırladım birden. Sandalyeler aynı onun sandalyeleri. Anımsadınız mı? Hani o tahta, bacakları tellerle sağlamlaştırılmış olanları, hani biraz yüksek biraz da rahat olanları. İşte Manhattan size böyle bir doğallık sunuyor. Son dönemde etrafı rahatsızlığını şatafatıyla ve parasıyla örtmeye çalışan o sandalyeler sardı. Bir mekanda ne olursa olsun en önemli şey sandalyelerin rahatlığıdır. Gerçi yemek dışında bu aralar dışarıda pek oturduğumuz yok ama... Neyse, Manhattan'da çalan şarkılar başka, nostalji başka, servis başka... Hele ki garsonların kibarlığı, sebze krizi nedeniyle salataların pek iyi yapılamadığını açıklaması, ki son derece güzeldi, gayet bir mekanda olması gerekenlerdi. Bu mekanda aynı zamanda ayın 1'ine yani Nisan'a kadar yemeğinizin yanında içeceğiniz bedava. Betonlardan kurtulup biraz olsun kendinize gelmek istiyorsanız Maslak'ta burayı tercih edin. Oturun bahçede için çayınızı, sigaranızı. Ammaaa siz keyif yaparken onlar toparlanmaya başlarsa sanmayın size gidin mesajı veriyorlar. Hazırlıklar biraz erken başlıyor Manhattan'da... Saygılar

BEKLEYİN. BUNU DA OKUYUN MUTLAKA. Bazı mekanlar ikinci kez ziyaret ettiğinizde hayal kırıklığı yaratabiliyor. Maslak Manhattan New York Cafe'ye ikinci ziyaretimiz. Öğlen saatlerindeki o yoğunluk bitmiş durumda. Gayet sakin. Siparişleri verdik. Geç geldi. Soda söyledik. Gelmedi bile. Masada ne kül tablası var ne ekmek... 3 kişiye sadece 3 dilim ekmek geldi. Yemekleri yedik, genel olarak sorulması gereken 'Çay içer misiniz?' sorusu sorulmadı bile iki masa önümüzdeki bayanlar çaylarını yudumlarken... Hesap istedik. Nedense ilk onlara geldi. Sert bakışlarım üzerine hesap istediğimiz aklına geldi. Hesabı Sodexo ile ödemeye kalktık. Başarılı garsonumuz gün sonu olduğu nedeniyle cihazdan kartımızı geçirtmeyi başaramadı bile saat 14'te... Eee siz ne yapardınız? Bir daha buraya gidermiydiniz. Uzak olsun...

İletişim: herkesoraya@gmail.com

14 Şubat 2010 Pazar

AFM SİNEMALARI, TAKSİM


Istanbul Uluslararası AFM Film Festivali başladı. Vakit buldukça film kaçırmamaya gayret gösteriyoruz. Her ne kadar Recep İvedik'in galasına gitsek de entelektüel bir yanımız var hani :)) Bir Caddebostan'da bir de Taksim'de oynanıyor filmler. Bizim mekan doğal olarak Taksim AFM. Cumartesi saat 17:00 seansında bulduk kendimizi. Evden çıkıp uygun adımlarla gittik. Mybilet'ten kimseyle muhattap olmadan aldık biletimizi. Filmler bağımsız. Değişik. Bu filmlerden zevk alabilmek için sinemayı aşırı sevmek gerekiyor. Bir Hollywood izleyicisi bu filmlere gitmesin. Zevk alamaz. Bırakın zevki, horlar. Film Avustralya'da yaşayan iki aborijinin hikayesiydi. Neyse oralara pek dalmayalım. Birçok sinema gezdim ama düz zeminde sinemaya ilk defa rastladım. Koltuklar rahat hatta arkaya bile biraz olsun yaslanabiliyor ama gelip geçenlerin sarsıntısı sizi deli edebiliyor. Yine de ses ve görüntü açısından AFM Taksim iyi bir sinema. Salon 4. ben oradaydım. Gidilebilir. Ama yine de en şık sinema City Life'dı. Belirtmeden geçmek istemedim.

DÖNERCİ BEDRİ USTA, MASLAK


Aslında amacımız Adana Yüzevler'de yemekti öğle yemeğini ama kokular beni buraya oturttu. Maslak'da NTV'nin, Vodafone'nun hemen arka sokağı. Doğuş Power Center'ın hemen önü. Adresi güzel açıkladım ama. Neyse, oturduk dönerci Bedri Usta'ya. Meşhurmuş. NTV'ye gelince öğrendim. Dışarıda hafif bir yağmur. Bahçede masalar. Bu arada ilginçtir Maslak'ta yanyana dizilen kafeler ortak bir girişimle tüm bahçeleri aynı şekilde yapmışlar. Gayet başarılı bir çalışma. Şık olmuşo tahta zeminler. İlk önce bir Ezo Gelin Çorbası hemen ardından da gelsin İskenderler. Uzun zaman olmuş. İskenderler güzel ve hafifti. Ama aşmış bir lezzet yoktu. Öğle arasın iskender yemek yürek ister. Bende de o yürek var işte. Masanın başına geçince de uyuya uyuya bir hal oldum sıcakta. Maslak'taki Dönerci Bedri Usta'yı Maslak'ta çalışanlara önerebilirim. Denenebilir. Zaten seçeneğimiz pek yok. Hesap olarak. 2 çorba, 2 iskender, 1 kola 38 TL geldi hesap. yemekten sonra çay keyfi yaptık ama çaylar iyi değildi. belki de o iskenderden sonra bana gerçek çay gibi gelmedi. İçmesek de olurmuş.

Bedri Usta'ya saygılar. Beğendim.Bu arada Adana Yüzevler'in sahibi de Bedri Usta'ymış. Eğer bu yazıyı okur beni bilgilendirirlerse sevinirim. Yazalım. Söz uçar yazı kalır unutmayın... Tabii ya tabakların altındaki yeni model örtülerde Yüzevler yazıyordu. Haa bu Bedri Usta Alişan'a plajda kebap yediren usta değil mi? Evet. vay bedri Usta...

SUAT USTA, TAKSİM


Eee Hayri Usta olur da Suat Usta olmaz mı? marka yaratma çabasındalar. Ama başarısız oldukları da pek söylenemez. Para kırıyorlar inanın. Suat Usta da bir tantunici. Mersin tantuni. Ben de inanamadım ama hayatımda ilk tantuniyi 26 yaşında, bir Cumartesi akşamı yediğimin farkına vardım. Utanıyım mı? Ne gerek var. Tamam fena değil de çok da birşey kaçırmamışım. Limon filan sıkmmakla uğraşamam bir de... Suat Usta da hayri Usta'nın hemen yanında. Yanlarına bir de Ahmet usta lazım :) Mekan değiik. Üst kat bunaltıcı. alt kat da aynı şekilde. Yedik, çıktık. 5 dakika sürmedi. Lezzet iyi de mekanın elektriğini alamadım. Sevmedim işte. Bir daha gider miyim asla. Tabii bir de müşterilerin garsonlara Canım Ciğerim'i sorması, tüm müşterilerin ortaklaşa bir yer tarifleri görülmeye değerdi. Bizim millet inanın bir değişik. Ben de... Bilmeme rağmen söylemedim. Bana ne :) Isınamadım ben bu yere. Tantuni yiyeceksiniz, ki müdavimi yoktur, gidin bir başka yerde yiyin. Ben size bulucam bir yer. Saygılar efendim.

Bu arada alttaki etiketlerdeki semt isimlerine tıklarsanız o semtte ziyaret ettiğim mekanlar hakkındaki yorumları bulabilirsiniz...

Takip edenler artıyor. Duyuyorum. Daha sistematik çalışalım
İletişim: herkesoraya@gmail.com

HAYRİ USTA - TAKSİM


Taksim'de Garanti Bankası'nın hemen bir arka sokağı. McDonalds'ın sırasındaki Garanti'nin. Değişik bir yer. Adana, Tavuk, Urfa... Ne ararsanız var? Lezzet fena değil. ama bir restaurant değil. Simit evinin kebap evi hali. Aceleniz varsa bişeyler atıştırmak istiyorsanız kebap tadında adresiniz burası olabilir. Çok gittim ama neden gittim hala pek anlamış değilim. Tercih edilebilir. Fiyatlara göre lezzet üst seviyede. Bir bakın derim ben. bilmeyen yok çünkü...

11 Şubat 2010 Perşembe

LÜTFI KIRDAR SERGİ VE KONGRE SALONU, HARBİYE


Recep İvedik'in galasına davetliydim her ne alakaysa...Tamam, hemen entelektüel kişiliğe bürünmeyelim. gülüyoruz işte. İster kaliteli ister kalitesiz espriler olsun gülüyor muyuz? Evet. O zaman sorun yok. Gala Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu'nda. Daha önce buraya bir kez uğramış, onda da efsane Pele'nin konuşmasını dinlemiştim. Demek ki sıra Recep İvedik'teymiş. Her neyse içeriye girdik büyük bir izdiham. Anlaşılan galaya davetiye geldi diye kendimizi özel hissetmemize gerek yokmuş. İçeride bir magazin ordusu, kameraların flaşları açık. Yütümek imkansız. Gereksiz, samimiyetsiz bir kokteylin ardından salona girmeye çalışıyoruz ama ne hacet. İstanbul'un en büyük salonlarından biri olmasına karşın tüm koltuklar dolu. Biz ise kendimize balkonun en köşesinde, hoparlörlerin dibinde yer bulabildik. Çaprazdan izledik Recep'i. Galada gerekli gereksiz, piyasa yapmak isteyen kaşar (belli oluyor) manken, model, oyuncu çakması bayanlar vardı. Mini eteği giyen, dekolteyi veren koşmuş salona. akılları sıra piyasa yapacaklar ya... Bir de tabii onlarla gelen erkeklere laf atmak lazım. Bunlardan biri de Ozan Orhon'du. Tamam zayıflamış ama Ebru Şallı'dan sonra yanındaki isimler kalitesini düşürmüş. Eğer tabii ki az da olsa varsa... Neyse, çok dolmuşum anlaşılan. Fazla söze gerek yok. Sinema aşkı Recep Mecep dinlemiyor. Bunu da gördük ya. Ah gözünü sevdiğimin İstanbul'u... Saygılar efendim

* Not: Fotoğraf başka bir kongreden çalıntıdır.. Yeter ki ortamı görün diye...

8 Şubat 2010 Pazartesi

CİTY LİFE, CİTY'S - NİŞANTAŞI


Film sinemada izlenir! Tamam da hangi sinemada? Cevahir mi? Kanyon mu? Taksim’deki sinemalar mı? Yoksa Avatar’la üne kavuşan İstinye Park mı? Hayır hayır. Bana göre film Nişantaşı’ndaki City Life’ta izlenir. Tabii bu beklentilerinize bağlı. Son model ses ve görüntü sistemleri olan bir yeri de tercih edebilirsiniz, tıklım tıklım dolu bir yerde de film izlemek isteyebilirsiniz veya bistroda viskinizi, şarabınızı yudumlayıp 10 saniye sonra filme girmek isteyebilirsiniz. Ben bunu seçtim. Nişantaşı’ndaki City’s’in en üst katında yer alan City life sizi muhteşem bir dekorla karşılıyor. Barcode’ta orta alana kurulmuş bir bar, etrafında bistrolar, muhteşem manzaralı camın kenarında rahat koltuklar. Bu sinemada ilginçtir; bir vodka veya viski, ya da iki bira alana bir sinema biletini hediye ediyorlar. Gerçekten de şu ana kadar pek rastlamadığım bir konsept. Tavanda dev uzay mekiğini andıran ekranlar, yerdeki halının barcodeları, tuvaletlerin temizliği ve konforu bu sinemayı tercih etmem de birebir. Öte yandan koltukların rahatlığı ve ön koltukla aranızdaki mesafe de sizi illaki bacak bacak üstüne attırıyor. Hani normalde atamayız ya…

Dikkatimi çeken bir diğer nokta da burada sevgilinizle, yan koltukta oturan erkeğin arasına girmenize gerek yok. (Hani hep öyle yapılır ya:) Herkes modern…( Zaten yaş ortalaması yüksek :) Şunu da belirteyim. Sinemada yan koltuğunuza Asena oturursa birazcık da olsa konsantrasyon dağılabiliyor… :) Haşaa güzelliğinden değil meraktan işte… Derler ya merak etmiyorsan yaşamıyorsundur. İşte o meraklardan benimkisi… Tamam, pardon, hangi filme mi gittim? Romantik Komedi’ye… Filmi anlatmayayım. Herkes anlatıyor zaten bir de ben aklınızı karıştırmiyim… Saygılar efendim… Söylemeyi unutmuşum. Bu sinema aynı zamanda gece, bir eğlence mekanına dönüşüyor. Mesela 13 Şubat’ta Single Party varmış. Geçerken bir uğrayabilirsiniz…

5 Şubat 2010 Cuma

EDİRNE TAVA CİĞER - MASLAK


Oldum olası sevmişimdir esnaf lokantalarını. Gerçek lezzet burada yakalanır. Hatta derler ki esnaf lokantasına gittiğinizde ilk önce çorba için. Eğer çorba kötüyse bilin ki yemekler de kötüdür.

Bu seferki adresim iş yerine yakınlığı nedeniyle Maslak'ta bir köfteci. Adana Yüzevler Restaurant'ın sırasındaki pasajın içinde, Doğuş Oto Motion'un karşısında. Hemen bir üst katta. Saat 3 gibi gittiğimiz için içeride kimseler yok. Herkesin anlata anlata bitiremediği köftelerden siparişlerimizi verdik. Köfteler gerçekten harika. Edirne usülü. Yanındaki domateslerin de köfteden kalır yanı yok. E bilirsiniz ki artık iyi domates de bulmak çok zor. Neyse köfteler gayet iyiydi ama gelen hesap bana biraz fazla geldi. Bir esnaf lokantasına göre... İki kişi İki porsiyon köfte ve 2 kolaya 22 TL ödedim. Toplam 5 köfte vardı desek bir köfte neredeyse 2 TL'ye geliyor. Bana göre fazla... Yolunuz düşerse uğrayın. Yoksa sırf bu köfteci için buraya gelinmez. Kulağımın çınlamasını istemiyorum. Saygılar...

1 Şubat 2010 Pazartesi

KULP - TAKSİM


Biriken DVD'ler, başucumdaki okunması gereken kitaplar, doğal afetler ve bazı özel işler nedeniyle uzun bir süre eve kapandık. Gelenler, gidenler, ağır misafiler derken neredeyse 1 ay olmuş. Cuma günü yapılan ıssız bir Taksim yürüyüşünün ardından pek dışarı adım atasım yoktu aslında Cumartesi. Fakat teklifin bir şişe şarap ve 3 shot votkanın ardından gelmesi işlerideğiştirdi. Soluğu bir doğum günü partisinde, tabii ki Asmalımescit'te aldım. Yeni adresim burası. Aslında herkesin yeni adresi. Öyle kalabalıkki adam atacak yok. Sıcak kanlıyız seviyoruz ülkece samimiyeti, sosyalliği. Gittiğim yer hem de Babylon'un hemen karşısı. Kulp. Sigara için konserden dışarıya çıkanlar, hemen ardından konser dağılışı derken yanınızdan size çarparak geçenlerle kavga çıkarmadan geceyi tamamladım. Dediğim gibi Kulp Babylon'un hemen karşısında. Aslında sokakta takılmak istediğimizden dolayı burada mekanların hiçbir önemi yok. İsterseniz bakkaldan bir bira alın sokakta. Hatta o masalarda takılın. Kimse gelip birşey demez. Burası Taksim... Ben yaptım birşey olmaz merak etmeyin. Dediğim gibi mekanın önemi yok. Zaten o kafada hatırlamam da zor. İçeriye sadece WC için girdim. Sek vodkayı bile başkasına aldırdım. Vodka 14.5 TL belirtmeden geçmeyelim. Biranın fiyatını inanın unuttum. Kulp belli ki tutulan bir yer. İçerisi gecenin üçünde bile doluydu. Vay be nereden nereye geldi bu asmalımescit. Haaa unutmadan yazıyım. Taksiye binerken emlak fiyatları gözüme çarptı. Taksiden inip gittim baktım. Tünel'deki 70 metrekarelik bir daireye tam 1 milyon dolar istiyorlar. Şaşırmış bu insanlar. 2 sene sonra buranın da modası bitecek. Aman diyim. Saygılar...
İletişim: herkesoraya@gmail.com