4 Eylül 2010 Cumartesi

ARDORE - MUĞLA



Güzel Muğla'mın, güzel cafesi... Kentimden ayrılalı 10 sene oluyor neredeyse. Ben oradayken ne üniversite vardı ne de doğal olarak farklı tipler. Herkes birbirini tanır, garajda inip oradan geçen birine "Sivaslı'nın evi nerede?" deseniz size gösterirdi. Her şey gibi Muğla da değişti. Eski havasını soluyamıyorum artık. Büyük şehir gördüğümden yavan geliyor, sahte geliyor, statik geliyor. Konumuzun bunlarla pek bir alakası yok ama böyle başlamak hoşuma gitti.

Bu yazıya başlamadan önce "Vay be günün birinde Ardore'yi de yazmak varmış" diye geçirdim içimden. Bir zamanlar Ata Park'tı burası. Değiştikti. Pek hatırlamıyorum. Ama ne zaman adı Ardore oldu, pizzalar yapılmaya başlandı, Americano menüye eklendi, soğan tanecikleriyle kavrulmuş soslu tavuk çıtır paneler gibi masallar uydurulmaya başlandı ben de burayı kafaya almış oldum.

Zevkli, haşarı, düzenbaz, heyecanlı ve dik yaşanan ortaokul, lise yıllarımın vazgeçilmez mekanı değildi ama yine de gidilirdi. Neden? Evden çıktığınızda yolda gördüğünüz bir kişiyi o gün içerisinde 4 defa daha görebileceğiniz bir yer Muğla. Ardore'de maşallah şehrin göbeğinde. Ben kız arkadaşımla otururken mazallah babam beni görse, ki görür, ne olur. Birşey olmaz da kayınpeder 5 km. uzaktan mutlaka görür. Sonra al başına belayı...

İşte böyle değişik keyifler ve o günün koşullarıyla maceralar yaşadığımız günlere geçtiğimiz ay yeniden döndüm. Nedense akşam bir kahve içelim dediğimizde ilk durağımız burası oluyor ve sanırım olmaya da devam edecek. Muğla gelişiyor diyoruz ama üniversiteden başka değişen bir şey yok. Kafa yapısı hep aynı, insanlar hep aynı, bakışlar hep aynı. Ama seviyooruz yine de Muğla'yı. Ah Ardore Ah.. Bakalım bu yazıyı okuyan Ardore sevenler neler diyecek buradan...

Saygılar

Hiç yorum yok: