27 Temmuz 2010 Salı

FLAVİO - ASMALIMESCİT



Asmalımescit'i seviyorum. Stresimi alıyor, heyecan katıyor, sosyal olduğumu zannettiriyor. Burası Asmalımescit'in kalabalığından uzakta, size eski İstanbul havasını solutan, biraz daha elit ve turistik bir kitleyi ağırlayan bir sokak. Gönül Sokak. Buranın incisi Flavio. Bir İtalyan klasiği... Klasik tabii ki değil ama 'Hep İtalyan klasiği' derler ya. İçimden geldi...

Flavio, Asmalımescit'te şu ana kadar gördüğüm hizmeti hakkıyla veren ilk yer. Servis şahane pizzalar bahane. Venedik'te yediğim ve İstanbul'da eşine bir daha rastlayamadığım bir Margarita. Ondan öncesi yok mu? İçine naneler ekilmiş bir zeytinyağı tabağı, yanında domates, biber ve peynirden oluşan küçük ve şirin bir tabak daha. Asıl önemli olan yanında sımsıcak fırından yeni çıkmış bir pide. Türk halkı hizmeti ve önden gelen ikramları her zaman sever. Ben de severim. Kocaman ve buna karşın lezzetiyle bir anda midenizde bulacağınız o pizzanın fiyatı 15 TL. Çok değil. Eve servis yapılan o makine pizzalarından yemiyorsunuz. Biralar şişe ve 7.5 TL. İyi.

Dediğim gibi, burası ortalamanın üstünde, rakiplerinin zirvesinde, mojitoların gözdesinde, tuvaletlerinin en kırmızısında bir yer. Ha bu arada, İstanbul'da gördüğüm en seksi ve güzel garson kadın (kibarlık olsun diye bayan demiyoruz site yöneticileri olarak:) Biz erkeksek siz de kadınsınız) da bir 'en' olarak Flavio'da...

"Nereye gitmek isterseniz?" diye sormayayım size. Çünkü biliyorum hepiniz buraya gideceksiniz...

YENİ: Bu arada Flavio'ya kız arkadaşımın yoğun isteği üzerine yeniden uğradık. Amacı pizza yemek mi yoksa yazımda yazdığım o seksi garsonu görmek mi çözemedim ama yine hoş dakikalar geçirdik. Bu sefer dikkatimi çeken başka noktalar oldu. Aslında ne diyim ilk yazımda unutmuşum. Flavio'da mönü eski plak kapaklarında geliyor. Harika bir konsept. Hesap ise DVD kapaklarında... Bir kez daha saygılar.

DİVANE RESTAURANT - SULTANAHMET


Eski İstanbul burası. Asıl İstanbul. Taksim kozmopolit değil Sultanahmet'in yanında. Değişiklik olsun diye uzun zamandan beri uğramadığım Sultanahmet ve çevresiydi o günkü ilgi alanım. Güzel bir yerde yemek yer, kahve içer, sonra da keyifli bir şekilde işe gidecektim. Çok fazla ara sokaklarda harcayacak zamanım olmadığı için kısa bir Sultanahmet bahçe turundan sonra oturduk yol üstünde bir mekana. Adı Divane Restaurant. Asıl İstanbul'da müşterileri içeriye seslenerek çağırıyorlar. Her mekanın önünde bir görevli. Sessiz bir bölümü olduğunu düşünürekten tercihimiz burası oldu. Bu arada burası Divane Restaurant değil. Divane Restaurant Cafe... Niye yazdım bunu. Siparişimizi verdikten sonra garsonun "Yemek yemeyeceksiniz yanee" lafı üzerine sütuna taşıdım. Bunu söyleyen garson anlaşılan bu işe yeni başlamış. Tiramisu istiyorsunuz bön bön bakıyor, adını bilmediği için mönüden tiramisunun kafiyesine uyacak bir tür arıyor. Americano diyorsunuz kahve mi diye cevap veriyor. Hele böğürtlen çayını hayatında duymamış.

İlk şok garsonla başlayınca olumlu yönleri de onunla beraber solmuş oldu. Fiyatlar çok pahalı. Gereksiz. Yemek yemek isterseniz 30 TL'den aşağıya çıkamazsınız. Pek bir özelliği de yok açıkcası. Sevgilim tiramisuyu beğendi fakat bu işin piri olarak benim damak tadıma uymadı.

Sultanahmet'te çok daha iyi yerler olduğunu bildiğim için burayı damağına ve aynı zamanda cebine düşkün olanlara tavsiye etmiyorum. Benim tavsiye etmememle buranın müşterileri düşmez. Genelde turistlere hitap ediyorlar. Fakat siz çapkınlara, siz turist playboylarına söylüyorum buraya gelip kendinizi geliştirebilirsiniz. Ortam ve misafirler bunun için biçilmiş kaftan... Benden bu kadar. Sinirden fotoğraf bile çekemedim. Bakalım bulursam yukarıda da zaten fotoğrafını görürsünüz yoksa bir Sultanahmet fotoğrafı gelecek bilginize...

20 Temmuz 2010 Salı

BUTTERFLY - İSTİNYE PARK




Patronum diye söylemiyorum gerçekten Ferit Şahenk işi biliyor...

İstinye Park'tayız. Günümüz İstanbul'unun en gözde alışveriş merkezi. Ferah, büyük, imkanlar sınırsız. Ama İstinye Park'ı tercih edenlerin büyük bir bölümü hemen girişte yer alan 5-6 cafe&restaurant'ta geçiriyor zamanlarını. Bunlardan biri Masa, biri Armani Cafe, biri de Butterfly.

Çikolataları ile ünlü Butterfly kahve keyfi için de birebir. Butterfly İstinye Park'ın hemen girişinde Armani Cafe'nin çaprazında yer alıyor. İstinye Park'ın dev cüssesinden payını gölgeyle alan Butterly, Masa Restaurant'taki yakıcı güneşin aksine son derece serin ve gölgede.

Butterfly, Leyla Akçağlılar ve Ebru İpekçi tarafından kurulmuş, çikolata temelli bir cafe. Mekanda kahveler 6-10 arasında değişiyor. Americano 6 TL. Dondurmaları da nefis. Fiyat yine 6 TL. Fakat genelde birçok yerde görmüş olduğumuz anlamsız fiyatlardan biri daha gözüme çarptı. O da Ice Tea. Tam 8 TL. Yaz günlerinin en çok tüketilen içeceklerinden biri olan Ice Tea'ler de bu rağbetten nasibini almış ve fiyatını 3'e katlamış.

Gözlemlerle garsonları da kalburüstü bir yere koyabiliriz her ne kadar üzerime dondurma damlatsalar da...

Butterfly'a notum: 10 üzerinden 7. Hadi bakalım. Başarılar.

Bu arada resimler özeldir. Ne Iphone ne de Blackberry.

18 Temmuz 2010 Pazar

GALATA KULESİ - GALATA




Bu yazı 5 yıldan beri İstanbul'da yaşamasına karşın 1 kez bile Galata Kulesi'ni merak etmemiş, kafasına anca geçen Pazartesi günü dank etmiş biri tarafından yazıldı.

Galata Kulesi'ne nasıl gidilir? Orada neler yapılır? Ne kadar ödenir? Bunlar Galata Kulesi için yazacaklarımız...

Önce biraz tarih. Burası Hazerfan Ahmet Çelebi'nin uçuş denemesini başlattığı yer. Üsküdar'a geçecekti ama olmadı. Bazı kaynaklarda uçtu olarak gösteriliyor ama filmde denize çakılıyor. Bakınız: İstanbul Kanatlarımın Altında... Kulenin inşa tarihi ise 528 Bizanslı imparator Anastasius.

Galata Kulesi'ne gitmek için Taksim'e ulaşmanız yeterli. Beyoğlu'ndaki İstiklal Caddesi'nin Tünel'e yakın yerinden yokuştan aşağıya inip Kule Dibi'ne ulaşabilirsiniz.

Giriş fiyatı: 5 TL Yabancılar için 10 TL. Asansör kapısında bekleyen samimi ve prezentabl görevliler beklentilerin ve gördüklerimizin aksine son derece kibar ve işlerinde ehli insanlar.

Yukarıda ise cafe ve restaurant bulunuyor. Belediyeye ait olduğundan dolayı alkole rastlayamıyoruz. Diğer fiyatlar ise gayet makul böyle bir manzara için. Akşamları Türk motiflerinin ve danslarının eşliğinde yemek yiyebilirsiniz, yabancılar için ilginç gelecektir kuşkusuz. Fakat burada gündüz vakti cafe kısmına oturmanız çok da beklentilerinizi karşılamaz. Çünkü her 10 dakikada yukarı çıkan 20 insanın popolarını görmekten manzaranın keyfine varamazsınız.

Galata Kulesi'nden aktaracaklarımız bu kadar. Bu arada bir önemli not: Kuledeyim. Ve o kadar sıkışık alanda, insanların dipdibe durduğu yerde bir koku. Sigara kokusu. Bir tahmin: Bu bir Türk. Evet, doğru. Hem de demirlerin üstüne çıkıp oturmuş bir Türk. Her yerde aynıyız, biz bize benzeriz ve değişmemiz çok uzun yıllar alacak, torunlarımız bile göremeyecek...

Saygılar efendim. Bir sonraki durağımız İstinye Park. Mailleriniz üzerine bir de İstinye Park'a uğrayacağız. Benim de işime gelir hani ...

13 Temmuz 2010 Salı

THE CORNER - ASMALIMESCİT


Son zamanlarda Asmalımescit'in apaçi salgınına uğradığı, geceleri devamlı kavgalar çıktığı haberleri geliyor. Elimi ayağımı çektim, akşamları artık yokum. Akşamüstüleri ise Asmalı'nın havasını koklamayı seviyorum. İşte böyle bir yağmurlu Cumartesi günü Asmalı sokaklarında gezerken ambiyansı hoşuma gittiğinden dolayı The Corner'a oturdum. Adından da anlaşılabileceği gibi tam köşede bulunuyor. Rakıcı adlı restaurantın hemen karşısı. Servis güzel, tuvaletler temiz. Barda gördüğüm onlarca Bacardi şişesi de güzel mojitoların yapıldığının bir göstergesi...

Mekandan fotoğraf çekme özelliğini hala alışkanlık haline getiremedim. Bir Mojito resmi koyalım da gözümüz şenlensin :)

AYVALIK TOSTÇUSU - TAKSİM


Galatasaray Lisesi'nin karşısı, hani o devamlı garip garip şarkılar çalan yerin hemen yanı, bombalanan konsolosluğun bulunduğu sokağın başında bir Ayvalık Tostçusu... Ayvalık Tostları düşmüş ayaklar altına. Herkes yaptığını sanıyor, manşetten veriyor.

Beğenmedim burayı. Çalışanları bir garip. Kasadaki hanımefendi dışında çalışanların hepsi işlerinden zevk almayan, paranın hakkını vermeyen insan izlenimi uyandırdılar bende. Zor durumda kalmadığınız sürece gitmeyin, kumpiri kumpir diye yemeyin. Patates... Tostlar 4-6 TL arasında değişiyor. Kumpir de 6 TL. Saygılar

7 Temmuz 2010 Çarşamba

YEŞİLÇİFTLİK - KİLYOS




Bir google'da kocasınlar diye yazıyorum. Unutmayın, söz uçar yazı kalır. Osman&Gülşah Çankırılı'nın düğünündeyiz. Sarıyer Evlendirme Daire'sinde başlayan serüven Kilyos Yolu üzerindeki Yeşilçiftlik'te bir kır düğünü masalıyla devam etti.

Alkolizmi destekleyenler ve alkol almadan oynayamam abi ben gruplarını destekleyen kişiler olarak imzanın hemen ardından soluğu düğün mekanında aldık ve göreve başladık.

Tabii ayrı bir grup da oluşacak bundan sonra. Düğün yapılırken, insanlar tepinirken hemen 50 metre ötede mangal yapıp demlenenler grubu... Yeşilçiftlik Kilyos üzerinde yer alan bir restaurant. Tipik bir orman restaurantı. İçinde atlarla gezinip, ördekleri kovalayabilir, kafa güzel salıncaklarda sallanıp, ağaçlardan üzerinize düşen her biri ayrı renk böcekleri takip edebilirsiniz.

Mekan bu şekilde. Aynı zamanda burada kendin pişir kendin ye modeli de uygulanıyor. Fiyatlar makul. 33'lük biralar 4 TL'den geliyor. Köfte, tavuk gibi istekleriniz karşılanıyor. Köfte tam mangallık ama kilosu 10 TL'den satılan kanatlar için aynı şeyi söyleyemeceğim. Kanat zevkini yaşatmadılar bana...

Yeşilçiftlik de düğün de yapılabiliyor. Ayrıntıları balayından sonra damattan alıp size aktarırım. Lütfen ısrar etmeyin ama şimdi arayamam. Balayında... Kemer'de hem de.. Ayıp olur.

Saygılar