7 Nisan 2014 Pazartesi

KADI NİMET BALIKÇISI - KADIKÖY - İSTANBUL

Bir Kadıköy bir de Beşiktaş’ta kaldı böyle canlı, renkli çarşılar. İki tarafın da güzellikleri ayrı, keyifleri farklı. Meyhane turumuza devam ediyoruz. Bu kez Kadı Nimet’teyiz. Çarşı’da tercihimi genelde Benusen’den yana kullanıyorum. Bu kez kalabalık bir arkadaş grubunun davetlisi olarak buradayız.

Kadı Nimet balıklarıyla iddialı. Hatta öyle ki mekanın önünde balık tezgahı da var. Önünden dakikada geçen 100 kişiden 30'u dönüp bakıyor balıklara.

Mekan diğerlerinin aksine biraz daha turistik. Masalar sürekli değişim halinde. Uzun sohbetlerin merkezi meyhaneden öte daha restaurant havasında. Yabancı turistler de görmek mümkün. Mekanımızı meyhaneden ayıran bir başka farkı da yeşil tenteleri. Üzerlerinde Copenhagen yazıyor yani sponsor Carlsberg.

Duvarlarda resimler dikkat çekiyor. En güzeli yine Atatürk tabii ki.

Mezeler, balıklar ortalamanın üzerinde. Tereyağında karides harika. Ahtapot da oldukça lezzetli. Fiyatlar rakı limitinize göre değişiyor. İyi içenlerin aralığı 80-100.

Kadıköy’e yolunuz düşerse ve böyle bir mekan arıyorsanız Kadı Nimet’i tercih edebilirsiniz. Bu kadar mekanın adı Nimet Köseoğlu’ndan geliyor.

Bu arada mekanın en büyük güzelliklerinden biri Rodi. Tabii artık yok ama tarihteki yerini almış. Bu mekanın sahibi Nimet Köseoğlu Aydın İncirliova’dan İstanbul’ a bir kazla gelmiş ve o kaz Kadıköy’ün simgesi haline gelmiş. Hatta heykeli bile dikilmiş.






7 Mart 2014 Cuma

SULTAN KONAK - ÇEŞME - İZMİR



Daha önce bir butik otelde kalmayan bu kelimelerin heyecanını anlamayabilir. Butik otel tercihi, yüzlerce kişinin konakladığı büyük otellere nazaran bir sosyalliktir aslında. Bir tarafta sadece resepsiyonla anahtar alıp verirsiniz, diğer tarafta ise oteldeki her misafirin mutluluğuna, üzüntüsüne ortak olabilirsiniz. Bazen sabah kahvaltısında aynı masaya denk geldiğiniz bebek bekleyen genç annenin, masaya gelen pişiyi yiyemeyecek olmasının güzel üzüntüsüne tanıklık edersiniz. Yağmurlu bir kış akşamında, gürül gürül yanan şöminenin başında birbirini daha önce hiç görmeyen insanların bir evin salonundaki samimi muhabbetidir sözlük karşılığı butik otelin

Sema Güredin Şentay, Swissair ve Türk Hava Yolları’nda önemli görevlerde bulunmuş. Çok iyi Almanca ve İngilizce biliyor. Asıl mesleği dil bilimcisi. Çok da güzel ve tane tane konuşuyor. 2008 yılında usta gazeteci eşi Bilgin Bey’in vefatının ardından İstanbul’dan Alaçatı’ya taşındı ve bu güzel butik oteli hayata geçirdi. Oğlu Irmak ile beraber yeni misafirlerini ağırlamak için bekliyorlar.

Sultan Konak, Alaçatı’nın en güzel butik otellerinden biri. Küçük, samimi, zevkle döşenmiş. Her birine ayrı isim verilmiş, yedi odası var. Standart odalar biraz küçük gelebilir. Çoğu Alaçatı otelinin aksine kışın da hizmet veriyorlar.

Butik otellerin en iddialı oldukları noktalardan biri de kahvaltılarıdır. Buraya geldiğinizde mutlaka otlu omletten isteyin, son derece leziz. Pişiler de çok kıvamında. Zaten Sema Hanım kendi yaptığı ve her gün geliştirdiği tereyağlı ekmeği sıcak sıcak getirecektir. Kahvaltıda biraz daha peynire ağırlık verebilirler. Butik otel sahibelerinin en büyük zevklerinden biri de reçellerdir. Alışılmışın dışında reçeller yapmayı çok severler. Bu masada da karpuz reçeline dikkat çekmek isterim. Kendisi oldukça başarılı. Zeytinyağı da eşinin Ayvalık’taki zeytin ağaçlarından.

Alaçatı’ya gelirseniz sizi güzel, sıcak ve neşeli bir yüzün karşılaşacağını Sultan Konak’ta garanti edebilirim. Mutlaka mutlu ayrılacaksınız. Onlar da  arkanızdan da tekrar gelesiniz diye su dökecekler. Gerçekten de dökecekler.

Saygılar

3 Şubat 2014 Pazartesi

EGE PALAS - İZMİR

Ege Palas İzmir’in en eski otellerinden biri.

Diğer otel tercihleri için HRS'i ziyaret edebilirsiniz.

Konumu güzel. İzmir’i bilenler, İzmirliler için algısı oldukça iyi. Saygıları büyük. Ama otel artık eskisi gibi değil. Büyük otel zincirlerinin parasına ve hızına yetişememiş. Ege Palas’ın artık yenilenmesi gerekiyor. Standart odada kaldık. İki kişi olacağı bir hafta öncesinden belliydi. Fakat çantalarımızı odaya taşıyan görevli iki yatagı orada birleştiriverdi. Tamam tek yatak haline geldi ama ortası boş kaldı. Huzur vermedi. Sabah bel ağrısıyla uyandık. Otel deniz görüyor ama standart odalar şehir manzaralı. Yani o İzmir’in kötü şehir planlaması ve çarpık yapılaşması gözünüz

ün önünde. Enerjinizi alıyor.

İki yıldızlı oteller hatta pansiyonlar bile LCD ekrana geçerken standart odalarında tüplü televizyonlar mevcut. Bu odanın günlük ücreti de 250 TL’ye yakın. Maalesef değmiyor. Bu arada kahvaltı salonu da oldukça küçük. Özellikle hafta sonları insanlar ayakta sırada bekliyor. Bir otel için olmaması gereken bir durum. Otel çalışanları da gördüğüm kadarıyla pek ilgisizdi, bezmişlerdi. İşlerinden pek memnun da görünmüyorlardı. Ege Palas ne olursa olsun İzmir’in hala güzel, hatırı sayılı otellerinden. Bu yazılanlar standart odaya göre yazıldı ama belki uçurum fazla, diğer odalar vasatın üzerindedir. Ben, diğer seyahatim için en iyisi başka bir otele bakayım.

Saygılar