6 Ekim 2009 Salı

NE REİNA NE SORTİE!



Deniz sevdamıza biraz ara verip İstanbul'a gidelim. Askerdeyken özlemini çektiğim yerlerin başında geliyordu. İş çıkışlarında gidip biramı yudumladığım, çok sarhoş olduğum, çok kişiyle tanıştığım, müziklerini artık ezbere bildiğim bir yer benim için. Bunca senedir sıkılmadım mı? İnanın hayır. Her gün gidebilirim o eski plakları dinlemeye. Plak dediysem görünürde bir plak var ama tabii ki ona bilgisayar eşlik ediyor. Issız adam'dan önceydi bizim orayı keşfimiz. Sanırım eski 45'lik'in yeriymiş. ADI: ÇALINTI. Nasıl tarif edeyim? Taksim'de Abbate'nin yanındaki McDonalds'în arasından girip, Ekvador'u geçip sola dönüyorsunuz. Hemen bir üst katta... Cuma, Cumartesi inanılmaz derecede kalabalık oluyor. Yazı, kışı fark etmiyor. İlk başta romantik eski şarkılar ve hemen ardından milleti coşturan o muhteşem özlediğimiz ve ezbere bildiğimiz şarkılar. İlk başta romantikl şarkılarla ağlayıp 10 dakika sonra masanın üzerinde göbek atanları görürseniz şaşırmayın. Çünkü bir gün o kişi ben olabilirim... Biralar da o eğlenceye göre çok ucuz.... Şimdiden iyi eğlenceler...


FACEBOOK'TAN:


Efsane Çalıntı Bar'ın müdavimleri...vardır ya hani,hissedersin ama ifade edemezsin..."işte öyle bir şey.." dersiniz ya,canım yanıyor,kalbim ağlıyor,ağlatıyor beni bu aşk,"öyle sarhoş olsam ki,bir an seni unutsam" diye...bir zaman gelir ya,dönüp bakarak geriye sesleniriz duyulmayacağını bile bile,"şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler"...kahrederek kendimizi giden sevgilin ardından,denmez mi "kimler geldi kimler geçti,hiçbirisi senin kadar sevilmedi diye"..gelsin diye yaşananlar "eylül de gel" diye hasret çekilmez mi?.."gülpembe" değil mi orada herşey, "ıslak ıslak" değil mi zaman?her sevincin her kederin,sonsuz denen göklerin,her şeyin bir sonu varya",çalıntının sonu olmasın isterdim... Bülent Öztürk

Hiç yorum yok: