16 Haziran 2010 Çarşamba

BÜYÜKADA GÜNLÜĞÜ



Düşündüm de, çok olmuş gerçekten. En son ne zaman bisiklete bindiğimi unutmuşum. Orta 3 olabilir mi? Evet. Tam da üstüne bastım. O zamandan bu tarihe kadar özgürlüğün, kuş gibi uçmanın, her yokuşun bir de çıkışı olduğunu unutmuşum inanın. Amaç ne İstanbul'un gavur ... gibi yanan beton yığınlarından kaçmak ne de Büyükada'nın çok da temiz olmayan sularına kendimizi bırakmaktı. Amaç bisikletti.

Büyükada günlüğü başlıyor.

Büyükada'ya haftasonu gitmek imkansız, benim için. Kadıköy'den binseniz dolu, Kabataş'tan binseniz yine dolu. Sizin için ilk tercih ne olursa olsun Bostancı olmalı, bu bir. Ben Pazartesi gibi bir günde gittiğim halde zor yer buldum, bu iki olamaz. Kadıköy'den Adalar yaklaşık olarak 1 saat 20 dakika sürüyor. Yanınıza gazetenizi alın, derginizi okuyun, simit alın 50 kuruşa satılan çaylarla götürün onu. Ve adaya indik. Kötü alışkanlıklarımızdan dolayı hemen elimiz cebimize gitti ve yanında bir şeyler tüketmek için de iskelenin hemen sağında kalan çay bahçelerinden birine oturduk. Fena değil. Ama burasını tatil yeri olarak gördükleri için fiyatlar hiç de beklediğiniz gibi çıkmayabilir.

Geliyoruz ikiye. Ada'da denediğim tüm yemekler bende büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Midyetava berbattı, salataya içim acıdı. Hele biranın eşliğinde bir patates kızartması geldi, vay haline. Balık bile yedik ama inanın denizle alakası olmayan Kırıkkale'de bile yesem bu kadar kötü olamazdı. Bizim adalarımızı o meşhur Yunan adalarından ayıran en büyük özellik de bu işte. Nasıl olsa gelecekler diye, özen yok,itina yok. Sözün özü yemekler kötü. Fiyatlar nasıl? Biralar ortalama 7 TL. Balıklar 8-15 TL arasında değişiyor. Midyetava, salata ve iki biraya 38 TL ödedim. Normalde takmam ama içim yandı eridi gitti. Adaya yolu düşecek olanlar lütfen bunlara dikkat etsin. Öte yandan tuvalet gurusu değilim ama tuvaletlerin hali de içler acısıydı.

Dedik ya bisiklet için gittik... O zaman biraz da bundan bahsedelim. Bisiklet kiralamak adada saatliği 4 TL. Günlük almak isterseniz 10 TL ödemek zorundasınız. Zevk için her şeye değer. Verin. Faytona gerek yok. Siz çıkın o yokuşları. Sonra da bırakın gitsin, freni unutun. Ama çok kaza oluyor, dikkat. Faytonları hatalı sollama yüzünden b.k yoluna gidiyordum az daha...

Denize girmek önceliğimiz değildi ama yine de araştırdım. Çeşitli beachler var. Sadece çiftlerin girebildiği... Giriş kişi başı 25 TL. Bunun içinde sadece şezlong, minder ve şemsiye var. Dilerseniz kalabilirsiniz de... Bazı beachlerin kendine has bungalow evleri var. Fiyatları sormadım ama en yakın zamanda Büyükada'nın çok da temiz olmayan sularına kendimi atmak zorunda olduğum için bir kez de buraları ziyaret edeceğim. Ada günlüklerinden bu bilgileri de ilerleyen günlerde alabileceksiniz...

6 Haziran 2010 Pazar

MALTA KÖŞKÜ - BEŞİKTAŞ




İlk sözüm. Buranın tuvaletinde bile kendinizi bir sultan gibi hissedebilirsiniz. Yok yok, ufak mutluluklar adamı değilim. Zorumdur. Ama durun, bir dinleyin bakalım beni.

Anlatacağımız yer eğer bir köşkse, zamanında sultanlara hizmet eden bir yerse, ilk önce buranın tarihini anlatarak başlamak gerekir yazımıza... Gazetecilik bize bunu öğretti...

Malta ismi taşlardan gelmiş. Sultan Abdülaziz burayı Malta'dan gelen taşlardan yaptırmış. Adı bu taşlardan geliyor. Peki neler olmuş bu köşkte? Tahta çıkarılmak istenen Sultan V. Murat başarısız olunca güvenlik gerekçesiyle köşkte alıkonulmuş, Mithat Paşa köşkün arkasındaki düzlükte kurulan çadırda yargılanmış. Ve bunun gibi birçok tarihi olayı yaşamış bu duvarlar, bu taşlar... Ve ben bu taşların arasındayım. Arasında demiyim! Bahçesindeyim...

Bir Cumartesi akşamı, tavsiye üzerine buraya geldik. Malta Köşkü Yıldız Parkı içerisinde. Yürüyerek gelmekte zorlanacağınız, taksiyle gelseniz özellikle hafta sonu evinize dönmekte zorlanacağınız bir yer. Taksiler Ortaköy'den geldiği için, hafta sonu taksi bulmakta zorlanabilirsiniz. hele ki 5 Haziran'da yağmur yağdığı bir günde bizim yaşadıklarımız gibi...

Neyse, merak ettiğiniz bilgilere gelelim. Güzel bir akşam yemeği için gittiğim yerde hafta sonu açık büfeyle karşılaştım. Açık büfeleri pek sevmem. Tamam, göze hitaben mükemmeller. Fakat pek yemek yemeyen bir sevgiliniz varsa, Sizin de "Aman gördüğüm her şeyi yiyiyim nasıl olsa para verdim" diyecek bir yapınız yoksa burayı hafta içi deneyin derim. Açık büfe yemek 35 TL. Ama yemekler, 20'ye yakın tatlı çeşitleri, börekler muhteşem. Sonuçta bir köşkteyiz. Kötü olmasının imkanı yok.

Hafta içi bir akşam geldiğinizde 2 kişi muhteşem bir yemek ziyafetiyle 40 TL'ye kalkabilirsiniz buradan. Yıldız Parkı hafta sonu burayı koşu parkuru olarak kullanan insanlar için aynı zamanda bir brunch keyfine hitap ediyor. Kalabalık oluyormuş, bilginize...

Etrafı tamamen yemyeşil ağaçlarka kaplı olan, egsoz gazı değil tamamıyla saf oksijen depolayacağınız mekanda sadece 2 masa kısmen deniz görüyor. Ama amacımız deniz görmek değil. Eğer onu isteseydik karbonmonoksit soluya soluya soluğu alabilirsek Bebek'te, Rumelihisarı'nda alırdık...

Malta Köşkü'nün servisi ve dolayısıyla garsonları için her ne kadar ekşisözlük'te pek iyi biçimde konuşmasalarda, ben bu işin duayeni olarak tam not vermeye yakınım...

Bu arada son not çok can alıcı. Belediyeye ait olduğu için mekanda alkol yok.

Sonnot: Köşk muhteşem... Her yanı adeta tarih kokuyor. Hele o tavan süslemeleri, mermer balık desenleri, altın varaklı aynası görülmeye değer. Tuvaleti inanılmaz temiz. Tuvalette bile kendinizi sultan hissedebilirsiniz...

3 Haziran 2010 Perşembe

SAPPHİRE A LA TURCA - ORTAKÖY

Sahil yoluna girmek en büyük zulümdür bir insan için İstanbul'da... Hele bir de hafta sonuysa. O yüzden hep yürümeyi tercih ederim. Yürüyerek Ortaköy'e, Arnavutköy'e, Bebek'e hatta Baltalimanı'na bile gitmişliğim vardır. İşte böyle bir günde Ortaköy'de kalakaldım.

Sahilin kalabalığından kurtulmak, dipdibe oturmanın soluk almanızı engellediği yerlerden kaçarak biraz daha ara sokaklara daldık. Ortaköy camiinin giriş kapısının hemn karşı sokağındayım. Gözümüze ilk çarpan yere oturduk. Gayet nezih, gayet mutluyuz yerimizden. Sıcakta içilen biralar her ne kadar bu mutlulukta birebir etkense de asla yüzde yüz değil.

Yerimiz Sapphire A La Turca. "Neredesiniz?" diye soranlara "Sapphire'deyiz abi. Bira içiyoruz" şeklinde verdiğiniz cevap hemen yanlış algılanıp "Neee.. Ne işiniz var bu saatte abi orada?" diye geri dönünce hemen aklınıza meşhur Sapphire geliyor. Yok orada değiliz. Saat erken. Bu saatte oraya gidilmez.

Sapphire A LA Turca'da 50'lik biralar 7.50 TL. Ortaköy'e göre gayet uygun. Servis muazzam, hızlı, kaliteli. 4 kişilik masamızdan sipariş edilen bir dondurmalı irmik helvası ise günün konusu oldu. İrmikler tam kıvamında, dondurma tam ağzınıza layık. Gayet başarılı. Burada Sapphire A La Turca yönetimini tebrik ediyoruz.

Mekanın en önemli özelliklerinden biri de garsonları. Garson tercihlerini sanırım spor salonlarından yapmışlar. Kastan geçilmiyor ortalık.

Öte yandan Ortaköy'e gitmişken bir boğaz turu yapmamak da olmaz hani. Her 20 dakikada kalkan boğaz turları yaklaşık 1 saat sürüyor. Fiyatı kişi başı 10 TL. Yat turunda çaylar 2.50, biralar 6 TL.

Benden bu kadar...

Saygılar. Başka bir mekanda görüşmek dileğiyle...

SUADA - KURUÇEŞME



Dört tarafı denizlerle çevrili bir yerde buldum kendimi... Yok yok Kınalıada değil. Hayır; Büyükada'da değilim. Buranın adı Suada. Nam-ı diğer Galatasaray adası...

NTV Spor'un o büyük gecesi için Suada'dayız. Mini eteklerini kuşanmış onlarca kadın, en şık takım elbiselerini tercih eden onlarca yakışıklı, temiz yüzlü erkek... Son zamanlarda görüp görebileceğiniz en nezih, en şık ortam ve İstanbul'un orta yerinde bir ada. Ne Sortie'ye benziyor ne Reina'ya ne de Blackk'e. Kendine has bir üslubu, kendine has bir bakışı var.

Kuruçeşme'de iniyorsunuz ve ufak teknelerle adaya yanışıyorsunuz. Teknenin ortamı zaten nasıl bir ortama gideceğinizi belli ediyor, "ben burada kalıyım adaya gitmesek de olur" diyorsunuz. İşte o kadar...

Bu blog yazarının ikinci ziyareti. Daha önce de Galatasaray'ın şampiyonluk balosunda Eric Gerets'in masasından size bildirememişti, kısmet bugüneymiş...

Suada ortam ve romantizm açısından İstanbul'un kuşkusuz en iyi yeri. Evlilik teklifi, romantik bir akşam yemeği için birebir. Fiyatlar açısından bir bilgimiz yok fakat böyle gecelerde garsonlara oynamanın önemini biliyoruz doğal olarak.

Gecenin ikisinde masamıza yığılan viskiler, meyve tabakları, çerez karışımları bunun bir göstergesidir. Eeee burası İstanbul annecim. Ne benzer Marmaris'e ne benzer Alaçatı'ya. Burası Nasreddin Hoca misalidir her zaman. Ye kürküm ye...

Suada. Burası bambaşka bir yer. Dedik ya dört tarafı denizlerle çevrili... Üsküdar'daki Beylerbeyi'ndeki Bebek'teki Ortaköy'deki sevgilinizi izleyin her dört bir tarafından. 4 tane mi var... Boşverin olsun. İstanbul'dayız ya... Hayat farklıymış meğer burada.